Hamilelik Belirtileri: Duyduklarım Yalanmış!
Herkese merhaba,
Son 2 haftadır hamilelik belirtileri ile ilgili Google'ın bana önerdiği her bir makaleyi okudum. Arkadaşlarıma çaktırmadan sordum. Sebebi kendimde gözlemlediğim değişimlerdi. Türkçe kaynaklar bitince, bu kez İngilizce hamilelik belirtileri makalelerine yöneldim.
Bütün bu sitelerde okuduklarım ve bu doğrultuda yaptıklarım (aşağıda anlatacağım) beni hamile OLMADIĞIMA ikna etti. Fakat hikaye annemin bir yorumuyla tersine döndü!
Senelerdir yazı yazan hatta profesyonel olarak yazan biriyim. Ama bu benim en özel ve en gizli blogum. Şu an hamileliğimin 4. haftasındayım ve aileler ile çok yakın bir arkadaşım dışında kimseye söylemedim, 10. hafta sonuna kadar da söylemeyi düşünmüyorum. Bu yüzden bu blog ve sizler benim tek sırdaşım olarak aşırı kıymetli olacaksınız. Pazar sabahı büyük bir heyecanla yazıyorum.
Yazma amacım, aşırı araştırmacı bir kişilik olarak internetin altını üstüne getirsem de aradığım doğal, deneyim dolu, açık açık, uzun içerikleri kesinlikle bulamamam oldu. Evet şu an yolun en başında olabilirim ama zaman geçtikçe insan detayları unutuyor. Bu nedenle de özellikle gerçek zamanlı yazmak istedim.
Konumuza dönersek, 2 hafta önce çılgınca 'hamilelik belirtileri' araması yapmama sebep olan durumla başlayayım. Evliyim ve zaten hamilelik planlıyor, korunmuyorduk. Ancak doktorun önerdiği gibi doğurganlık döneminde her iki günde bir ilişkiye girmenin bir ütopya olduğunu anlamıştık, dolayısıyla öyle çalışkan öğrenciler olamadık ve sürekli acaba bu ay oldu mu kafasına girmedik.
Fakat 2 hafta önce, göğüslerimde bir farklılık hissettim. Tam duş alıyordum, kolum göğsüme çarptı, göğüs ucumda daha önce benzerini duymadığım inanılmaz bir acı hissettim. Regl öncesi hassaslığına benziyordu ama hiçbir zaman regl öncesi göğüslerim bu kadar hassas olmamıştı. Hamilelik belirtileri arasında göğüs hassasiyeti olduğunu duymuştum, arkadaşlarımdan alışık olduğum bir belirtiydi. İşte ilk şüpheyi o anda duydum.
Yine de fazla önemsemedim, akşam eşim gelince ona söyledim. Tabi yine Google'a girip biraz daha derinlemesine araştırdım, göğüslerde acı vardır, aynı zamanda göğüs uçları kahverengileşir ve büyür, diyordu. Aynada baktım, bende ne kahverengilik, ne de büyüme var. Gittim yine eşime de sordum, o da muayene etti :) Yok, göğüs uçlarımda hiçbir büyüme ve kahverengileşme yok.
İki farklı arkadaşım daha önce şunu anlatmıştı: ''Göğüslerimde hassasiyet hissettim, ertesi gün test yaptım hemen pozitif çıktı! Gebelik testleri, sonucun doğru çıkması için reglin gecikmesi gerek der ama bende reglden 10 gün önce pozitif göründü!'' Bu hikayeler aklımdan çıkmıyordu, fakat gerçekten regl olmama daha 10 gün vardı ve abartı aceleci davranmak istemedim.
Belki de bahardan ötürü hormonal tepkilerim farklıdır, regl belirtilerim daha güçlüdür dedim. Fakat, bu göğüs hassasiyeti aynı ısrarıyla 3 gün boyunca devam etti. Yatakta uyurken eşimin kolu çarpsa acıdan kıvranıyordum. En sonunda reglime bir hafta kala test almaya karar verdim.
Test almak demişken, bu konunun kimi eczanelerde nasıl bir kabusa dönüştüğünü başka bir yazıda ayrıca anlattım. Ben evimin 5 dakika uzağındaki Rossman'da gebelik testi satıldığını keşfedince havalara uçmuştum! Gittim, Rossmandan test aldım, hatta eşimle aldık heyecanla. Eşim dünden razıydı, Allah baba mı oluyorum! modunda beni WC'ye gönderdi.
Testi yaptım, 5 dakika bekledim. Sonuç negatifti. Sonuçta pozitif olsa mutlaka erken de olsa çıkardı. Dolayısıyla 'değilmiş' dedik. 3 gündür yediğime içtiğime dahi dikkat eden ben, hemen inadına bir sigara yaktım -ki bir tiryaki değilim, keyfi içiciyim- , o akşam içki içtim. Sonraki günler de planlanmış gibi arka arkaya doğumgünü kutlamaları denk geldi. Hepsinde birer ikişer kadeh içki, sonra özgürlüğümü kutlamak için sigaralar, oh! 3 günlük 'hamilelik gibi' hayatımdan yeniden 'ergen değil ama hala kendince çılgın' hayatıma geri dönmüştüm.
Doğumgünlerinden biri, eşimin heyecanla çocuğumuz olmasını bekleyen anneannesinindi. En iyi büyükler bilir diyerek bir de şansımı onda denemek istedim:
-Anneanne, hamile olsam nasıl anlarsın?
-Gözlerin parlar, miden bulanır hemen öğürmeye başlarsın.
3 çocuk doğurmuş anneanne benim için yeterince güvenilir bir kaynak, zaten ne varsa büyüklerde var. Fakat yine de ısrarla sordum:
-Peki, şu an benim gözlerim parlamıyor mu?
-Yok, daha parlamıyor!
Zaten test de negatif dediği ve midem de zerre bulanmadığı için, bu kocakarı testi mi dersiniz, bilirkişi testi mi, onu da negatifle tamamlamış oldum.
Sonraki 1 hafta içinde artık hayatıma hamile olmadığıma kesin olarak emin şekilde devam ettim. Hatta en son öyle bir pazar günü geçirdim ki, evlere şenlik. Temizlikçimiz 2 haftadır gelememişti ve ev felaket haldeydi. Pazar sabahı 9'da uyandım, eşim evden çıkacaktı. Ben de bunu fırsat bilip hayatımda -evet hayatımda- yaptığım en büyük temizliğe giriştim. Elektrik süpürgesi yaptım, her bir halıyı çitileye çitileye bembeyaz oluncaya kadar sildim, halıları havalansın diye kaldırıp balkona astım, mutfakta ne varsa yerinden kaldırıp tek tek sildim, salonda da aynı şekilde. Hayatımda ilk kez tüm camları sildim; yıllarca temizlikçileri gözlemlemiştim, tek dizimi camın pervazına koyup dış kısımlarını da bir güzel sildim. Kendimi temizliğin kraliçesi gibi hissediyordum! Benim yaptığım temizlik genelde temizlikçinin gelemediği veya ara günlerde, üstünkörü bir hoşluk olur. Bu kez gerçekten bitirdiğimde temizlikçi yeni gitmiş gibiydi, ama ben de bitmiştim. Çok yorulmuştum, bunun garip olduğunu hissettim.
Çünkü normalde çok hareketli, yerinde durmayan, çok yürüyen biriyimdir. Tamam çok iş yaptım ama bu derece bir yorgunluk abartıydı. Bu aklıma geçtiğimiz hafta içinde yaşadığım başka bir yorgunluğu getirdi. Spor salonunu bırakıp, Nike Training'le evde spor yapmaya başlamıştım. 20 senedir spor salonuna giderim, yani kondisyonum iyidir. Yine de başlangıç için 'en kolay' egzersiz setini seçerek başladım. Harika zevk alıyorum, egzersizler çok çeşitli!
Başını yere dayıyorsun, bacaklarını havaya dikiyorsun, şınav çekiyorsun, mekik, hiç duymadığım egzersizler yapıyorsun mesela ağırlık kaldırıp onu kafanın etrafında gezdiriyorsun. Feci keyifli, çok hoşuma gitti fakat yine aynı sorunu yaşıyordum, aşırı yoruluyorum! Nike'ın aplikasyonu, her yarım saatlik egzersiz setinin sonunda 'Ne kadar yorucuydu?' diye soruyor. 1 en az, 10 en çok. Kendime hayret ederek 7'yi işaretliyorum. Neyse, diyorum, herhalde ara verdim spora ondan, toparlanırım. O 1 hafta içinde, yarım saatlik beni kan ter içinde bırakan, en az 10 dakikası zıplayarak geçen egzersizleri disiplinle tamamlıyorum.
Temizlik yaptığım pazar da, aynı haftanın son günü. Bu yorgunluk meselesi yine dikkatimi çekiyor. Üstelik bu sefer 'Ne kadar yoruldun?' diye soracak bir 'Haydi temizlik yapalım!' aplikasyonum da yok. Kendi kendime yorgunluk notuma 10 üstünden 8 veriyor, dinlenmek için kendimi koltuğa atıyorum. Kahve yapıyorum, hadi yine bir çılgınlık yapıp yanında bir de yorgunluk sigarası içeyim diyorum. Yok, yok! Dinlenme, en azından rahatlama hissi gelmiyor. Bu arada eşim eve dönüyor. Ona da diyorum, bittim! Kendini çok yoruyorsun diyor, ama olsun, ev tertemiz, bendeki mutluluk ve iç ferahlığı 10 üzerinden 10!
Fakat bu gün henüz sona ermedi. O gün, şehrin diğer ucunda, 1,5 saat mesafede oturan babamın evine, kuzenimin doğumgünü kutlamasına gideceğiz. Evet, yine doğumgünü! Arabaya atlıyor, yola koyuluyoruz. Yolda toparlıyorum, daha iyiyim. Babama gidiyoruz, sofra kurulmuş, oturuyoruz. Yaş ortalaması 80, kuzenim de 62 yaşına giriyor. Dolayısıyla kitleden sofra başı bir performans bekleyebilirsiniz ama durum öyle değil.
Babam sofrada oturulan yarım saatin sonunda, geçende aldığı devasa karaoke sistemini bangır bangır açıyor ve mikrofonu elime veriyor. Tüm yaşlılar dahil ortada, ellerinde balonlar, zıplamaya başlıyorlar. Nasıl bir dans etmek! Sesim güzel olduğu için şarkı söyleme işi bana düşüyor, seve seve! Ama 80'liklere söylenen şarkıları öyle TSM falan sanmayın. Hadise, Tarkan falan çalıyor, söylüyoruz. Söylerken hepsiyle ayrı ayrı zıplaya hoplaya dans ediyoruz, ben bir elimde mikrofon, coştukça coşuyor, bütün salonu koşuyorum. Tren mi olmuyoruz, halay mı çekmiyoruz, her şey var.
O kadar yoruluyorum ki terleyip üstümdekini çıkarıyorum, hava almaya bahçeye çıkıyorum. Tam biraz oturuyorum ki, geri çağrılıyorum. Çünkü sahne beklemez! Hadi, yeniden! Sonra, tekrar. Bu aralıksız dans ve yüksek müzik seremonisi 2 saat kesintisiz devam ediyor.
Akşam eve dönüyoruz, eşim diyor ki, 'Bugün kendini iyi yordun'. 'Olsun' diyorum, 'ama çok keyifli bir gün oldu. Hakikaten de, evim mis gibi, keyfim yerinde, mutlulukla uykuya dalıyorum.
Ertesi gün hayatım değişecek, ama henüz haberim yok.
Pazartesi günü, anneme çay içmeye gidiyorum akşamüzeri. Sohbet ediyoruz, uzun uzun konuşuyoruz. İki saatin sonunda, 'benim işlerim var artık kalkmam lazım' diyorum. Gerçekten de evde yetiştirmemi bekleyen tonlarca işim var, bir an önce bilgisayar başına geçmeliyim. Yalnız kalkmadan önce, anneme de son bir sohbet konusu olarak bahsediyorum:
-Anne, kaç gündür göğüslerim acıyor, hamilelik belirtileri arasında diye heyecanlanmıştım ama test yaptım, negatif çıktı, zaten midem de bulanmıyor.
Ve annem, günün akışını değiştirecek bomba cevabını veriyor:
-Benim de hiç midem bulanmamıştı, sadece göğüslerim acımıştı.
Bunun üzerine, testi ne zaman yaptın diye soruyor. Geçen hafta diyorum. Çok erken yapmışsın, onda çıkmaz, regl günün geçince yine tekrarla diyor. Regl günüm, o gün. Fakat henüz regl olmadım, ama her reglin başında olan kahverengi lekelenme olup olup durdu birkaç kere, aşırı hafif.
Annemden çıkıyorum, tam çıkarken fark ediyorum, tuvaletim var, girse miydim diyorum, ama ayakkabılarımı giymişim, çok üşeniyorum. Ev zaten 10 dakika mesafede. Evde girerim diyorum, annemi öpüyorum, çıkıyorum.
Eve giderken, yolumu biraz uzatıp, Rossman'a uğrayıp bir gebelik testi daha almaya karar veriyorum.
Daha Rossman'a giderken aşırı sıkışıyorum, felaket bir durum! Her an altıma yapacakmışım gibi! Geçen gün de aynı şey olmuştu, eşimi eve nasıl bir hızla götürüp tuvalete nasıl koştuğumu hatırlamıyordum! İşte yine dayanamıyordum, neyse, hızlı hızlı hareket edeyim diyorum. Rossman'a girip ışık hızıyla testi alıp çıkıyorum. Eve neredeyse koşacağım, apartmanın yanındaki cafenin tuvaletine mi girsem'i bile düşündüm! Neyse, kendimi sıkarak eve atıyorum! Hazır bu kadar çiş rezervine sahipken şu testi de yapayım diyorum.
Testi yapıyorum, ve 5 dakika beklemesi için banyodaki tezgahın üzerine bırakıyor, bilgisayarımın başına geçiyorum. Bilgisayarımı evden çıkarken açık bırakmıştım, hemen işlerimi yapacağım siteleri açıyorum. Çalışma dosyamı açıyorum. Birkaç dakika olmuşken 'Yahu ben başlamadan bir şey yapacaktım, ne yapacaktım?' diyorum. Gerçekten bir an hatırlayamıyorum. Aa diyorum, test! Bakıyorum, 3 dakika geçmiş. Banyoya gidip bir başka tek çizgili testi çöpe atmaya hazırlanırken, iki çizgi görüyorum!
Neeeeeeee, iki çizgi mi?
Evet, vallahi iki çizgi. Ama ikincisi aşırı soluk. Fakat bunu hem okumuş, hem yine bir arkadaşımda deneyimlemiştim. Hamileliğin en başlarında, ikinci çizgi soluk çıkabiliyor. Zaten testin üzerinde de yazıyor, 'İkinci çizgi çok soluk dahi olsa, hamilelik belirtisidir.' Size yardımcı olacağını ve yüreğinize su serpeceğini bildiğim için, fotoğrafını aşağıya koyuyorum :)
Geçen sene, çok yakın bir arkadaşım ve annemle yemek yiyorduk. Arkadaşım anneme dedi ki, siz bilirsiniz, test yaptım ama ikinci çizgi çok silik çıktı? Annem demişti ki, silik olabilir, ikinci çizgi varsa kesin hamilesin!
Hemen annemi arıyorum, heyecanla anlatıyorum. Diyor ki;
'Ay ben hiç anlamam o testlerden, bilmiyorum silik olunca nedir!'
Delireceğim! Ben mi yanlış hatırlıyorum, ama hayır, böyle bir anı yanlış hatırlanır mı!
Hemen o arkadaşımı arıyorum:
'Aa, tabii annen demişti, çok silikse bile mutlaka hamilesin demişti! Nasıl unutmuş?' diyor.
Muhtemelen psikoloji derslerinde bize okutmadıkları 'Anneanne şoku paralizasyonu:)' yaşıyor.
Tabii sonra yine en güvenilir arkadaşım Google'a dönüyorum, 'hamilelik testi ikinci çizgi silik' yazıyor, görseller'e basıyorum. 'Benimki böyle çıkmıştı ve hamileyim!' yazan bir sürü test fotoğrafı var. Bir gururlanıyorum! Fotoğraflardaki çizgi yoktan hallice! Kendi çizgim bir anda gözüme kalın ve afilli, güçlü bir çizgi gibi görünüyor! Oldu bu iş galiba!
Eşimi arıyorum, durumu alelacele anlatıyorum, heyecandan deliriyor.
Telefonu kapatıyorum, hemen bir şey yapmam lazım. Kimseye haber vermeden taksiye atlayıp en yakındaki hastaneye kan testi yaptırmaya gidiyorum.
Hastaneye giriyorum, sanki Allah görevlendirmiş gibi, herkes nasıl güleryüzlü, nasıl yarımdcı! Gitmem gereken her yerde sıfır kuyruk, işlerim ışık hızıyla halloluyor! Sigorta onayı bile hızlıca geliyor!
Uçarak laboratuara iniyorum. Kan alan kız da aynı şekilde, acayip güleryüzlü, çok şeker.
Heyecanımı anlıyor, ben ona soruyorum:
-Sonucu ne zaman gönderirsiniz?
-Normalde 3 saat içinde ama ben sizinkini en hızlı şekilde göndermeye çalışacağım, diyor.
Sarılıp öpülesi! Zaten eli de aşırı hafifti, kan aldırdığımı hissetmedim bile. Hastaneden çıkıp eşimi arıyorum, durumu anlatıyorum. Saat bu sırada 6. Yani en geç 9'a kadar sonuç gelecek.
'Yemeğe çıkalım' diyor.
'Tamam' diyorum 'Ama kutlama yapmıyor da olabiliriz, yarın mı çıksak?'
Sonra başka bir şey düşünüyorum:
'Yok çıkalım bugün tamam' diyorum. 'Sonuç pozitif gelirse, bebeği kutlarız. Negatif gelirse, ben de rakı söyler bir sigara yakarım, özgürlüğümüzün bitmeyişini kutlarız.' Bu plan ikimizin de çok hoşuna gidiyor.
Ben de çoğunuz gibi maillerini sürekli kontrol etme hali artık otomatik bir alışkanlık haline gelmiş biriyim. Yemeğe gitmek için elbisemi giyiniyorum, kapıdan çıkıyoruz, ben bekliyorum, eşim kapıyı kilitleyecek. O sırada gayri ihtiyari elimdeki telefondan get mail yapıyorum. Hastaneden mail gelmiş! diyorum eşime. Bir anda telefonun başına toplanıyoruz. Açıyorum.
Hastanedeyken tatlı hemşire kıza 'Sizin göndereceğiniz rapordan sonucu ben kendi başıma anlayabilecek miyim?' diye sormuştum.
'Anlarsınız, referans değerler yazıyor orada' demişti.
Test sonucumda 60 yazıyor. Tabii ki eşime de bana da hiçbir şey ifade etmiyor.
Yandaki referans değerlere dönüyoruz, HCG değeriniz 5'ten düşükse hamile değilsiniz diyor.
Hamile miyim?
Aşağıda detaylar var, değeriniz 5 - 70 arasındaysa 3 haftalık hamilesiniz! diyor. Paralize oluyorum!
Artık kan testiyle de kanıtlandı, HAMİLEYİM!
Hikayenin devamını sonraki yazıda anlatacağım. Ama bu yazının özetini zamanı az olup hikayeyi değil net bilgileri almak isteyenler için şuraya derleyeyim:
Yaşadığım hamilelik belirtileri:
-Regl gününden 1 hafta önceden itibaren göğüs uçlarında eşi benzerini görmediğim bir hassasiyet
-Tuvaletim geldiğinde çocuk gibi aşırı sıkışma ve altıma yapacak gibi hissetme
-Normalden daha çabuk yorulmak
Bu kadar! Bu nedenle SADECE bu belirtilerin olması da hamile olduğunuzun işareti olabilir.
Siz benim gibi zıp zıp zıplamadan, alkole sigaraya kendinizi bırakmadan bunu mutlaka aklınızda bulundurun derin :)
YAŞAMADIĞIM hamilelik belirtileri:
Google'ın ve büyüklerin rivayet ettiğine göre beklenen ancak benim hiç yaşamadığım belirtiler:
-Hiç midem bulanmadı!
-Gözlerim daha parlak olmadı!
-Göğüs uçlarım büyümedi ve kahverengileşmedi!
Kıssadan hisse:
-Herkesin hamilelik belirtileri kendine özelmiş, sizinki de benimki gibi az sinyal verebilir.
-Adet gününden bir hafta önce yaptığım test negatif çıktı. Sizin de arkadaşlarınız benimkiler gibi 'Oohoo, hamileysen her türlü, her zaman pozitif çıkar!' gibi bilgilerle sizi doldurduysa inanmayın. Regl gününüzde tekrar deneyin.
-İdrar testinde çok silik ikinci çizgi, hamilelik demektir. Denedim, gördüm.
-Kan testini benden daha hızlı okuyun: Kan testi sonucunuz size tek bir değeri gösterecek, HCG. HCG değeriniz 5'in üzerindeyse, hamilesiniz.
Henüz şu ana kadar deneyimlediğim ve size uzun uzun aktarmak istediğim birkaç yazı daha var; aldığım ürünler, hamile kalmaya karar verdiğim günden hamile kalana kadarki süreç gibi. Sonrası ise gerçek zamanlı ilerleyecek, yaşadıkça göreceğiz. Şu anda 4 hafta 3 günlük hamile olduğumu tahmin ediyorum, doktor muayenem 2 gün sonra!
Bir sonraki yazıda buluşmak üzere.
Hoşçakalın!
Son 2 haftadır hamilelik belirtileri ile ilgili Google'ın bana önerdiği her bir makaleyi okudum. Arkadaşlarıma çaktırmadan sordum. Sebebi kendimde gözlemlediğim değişimlerdi. Türkçe kaynaklar bitince, bu kez İngilizce hamilelik belirtileri makalelerine yöneldim.
Bütün bu sitelerde okuduklarım ve bu doğrultuda yaptıklarım (aşağıda anlatacağım) beni hamile OLMADIĞIMA ikna etti. Fakat hikaye annemin bir yorumuyla tersine döndü!
Senelerdir yazı yazan hatta profesyonel olarak yazan biriyim. Ama bu benim en özel ve en gizli blogum. Şu an hamileliğimin 4. haftasındayım ve aileler ile çok yakın bir arkadaşım dışında kimseye söylemedim, 10. hafta sonuna kadar da söylemeyi düşünmüyorum. Bu yüzden bu blog ve sizler benim tek sırdaşım olarak aşırı kıymetli olacaksınız. Pazar sabahı büyük bir heyecanla yazıyorum.
Yazma amacım, aşırı araştırmacı bir kişilik olarak internetin altını üstüne getirsem de aradığım doğal, deneyim dolu, açık açık, uzun içerikleri kesinlikle bulamamam oldu. Evet şu an yolun en başında olabilirim ama zaman geçtikçe insan detayları unutuyor. Bu nedenle de özellikle gerçek zamanlı yazmak istedim.
Konumuza dönersek, 2 hafta önce çılgınca 'hamilelik belirtileri' araması yapmama sebep olan durumla başlayayım. Evliyim ve zaten hamilelik planlıyor, korunmuyorduk. Ancak doktorun önerdiği gibi doğurganlık döneminde her iki günde bir ilişkiye girmenin bir ütopya olduğunu anlamıştık, dolayısıyla öyle çalışkan öğrenciler olamadık ve sürekli acaba bu ay oldu mu kafasına girmedik.
Fakat 2 hafta önce, göğüslerimde bir farklılık hissettim. Tam duş alıyordum, kolum göğsüme çarptı, göğüs ucumda daha önce benzerini duymadığım inanılmaz bir acı hissettim. Regl öncesi hassaslığına benziyordu ama hiçbir zaman regl öncesi göğüslerim bu kadar hassas olmamıştı. Hamilelik belirtileri arasında göğüs hassasiyeti olduğunu duymuştum, arkadaşlarımdan alışık olduğum bir belirtiydi. İşte ilk şüpheyi o anda duydum.
Yine de fazla önemsemedim, akşam eşim gelince ona söyledim. Tabi yine Google'a girip biraz daha derinlemesine araştırdım, göğüslerde acı vardır, aynı zamanda göğüs uçları kahverengileşir ve büyür, diyordu. Aynada baktım, bende ne kahverengilik, ne de büyüme var. Gittim yine eşime de sordum, o da muayene etti :) Yok, göğüs uçlarımda hiçbir büyüme ve kahverengileşme yok.
İki farklı arkadaşım daha önce şunu anlatmıştı: ''Göğüslerimde hassasiyet hissettim, ertesi gün test yaptım hemen pozitif çıktı! Gebelik testleri, sonucun doğru çıkması için reglin gecikmesi gerek der ama bende reglden 10 gün önce pozitif göründü!'' Bu hikayeler aklımdan çıkmıyordu, fakat gerçekten regl olmama daha 10 gün vardı ve abartı aceleci davranmak istemedim.
Belki de bahardan ötürü hormonal tepkilerim farklıdır, regl belirtilerim daha güçlüdür dedim. Fakat, bu göğüs hassasiyeti aynı ısrarıyla 3 gün boyunca devam etti. Yatakta uyurken eşimin kolu çarpsa acıdan kıvranıyordum. En sonunda reglime bir hafta kala test almaya karar verdim.
Test almak demişken, bu konunun kimi eczanelerde nasıl bir kabusa dönüştüğünü başka bir yazıda ayrıca anlattım. Ben evimin 5 dakika uzağındaki Rossman'da gebelik testi satıldığını keşfedince havalara uçmuştum! Gittim, Rossmandan test aldım, hatta eşimle aldık heyecanla. Eşim dünden razıydı, Allah baba mı oluyorum! modunda beni WC'ye gönderdi.
Testi yaptım, 5 dakika bekledim. Sonuç negatifti. Sonuçta pozitif olsa mutlaka erken de olsa çıkardı. Dolayısıyla 'değilmiş' dedik. 3 gündür yediğime içtiğime dahi dikkat eden ben, hemen inadına bir sigara yaktım -ki bir tiryaki değilim, keyfi içiciyim- , o akşam içki içtim. Sonraki günler de planlanmış gibi arka arkaya doğumgünü kutlamaları denk geldi. Hepsinde birer ikişer kadeh içki, sonra özgürlüğümü kutlamak için sigaralar, oh! 3 günlük 'hamilelik gibi' hayatımdan yeniden 'ergen değil ama hala kendince çılgın' hayatıma geri dönmüştüm.
Doğumgünlerinden biri, eşimin heyecanla çocuğumuz olmasını bekleyen anneannesinindi. En iyi büyükler bilir diyerek bir de şansımı onda denemek istedim:
-Anneanne, hamile olsam nasıl anlarsın?
-Gözlerin parlar, miden bulanır hemen öğürmeye başlarsın.
3 çocuk doğurmuş anneanne benim için yeterince güvenilir bir kaynak, zaten ne varsa büyüklerde var. Fakat yine de ısrarla sordum:
-Peki, şu an benim gözlerim parlamıyor mu?
-Yok, daha parlamıyor!
Zaten test de negatif dediği ve midem de zerre bulanmadığı için, bu kocakarı testi mi dersiniz, bilirkişi testi mi, onu da negatifle tamamlamış oldum.
Sonraki 1 hafta içinde artık hayatıma hamile olmadığıma kesin olarak emin şekilde devam ettim. Hatta en son öyle bir pazar günü geçirdim ki, evlere şenlik. Temizlikçimiz 2 haftadır gelememişti ve ev felaket haldeydi. Pazar sabahı 9'da uyandım, eşim evden çıkacaktı. Ben de bunu fırsat bilip hayatımda -evet hayatımda- yaptığım en büyük temizliğe giriştim. Elektrik süpürgesi yaptım, her bir halıyı çitileye çitileye bembeyaz oluncaya kadar sildim, halıları havalansın diye kaldırıp balkona astım, mutfakta ne varsa yerinden kaldırıp tek tek sildim, salonda da aynı şekilde. Hayatımda ilk kez tüm camları sildim; yıllarca temizlikçileri gözlemlemiştim, tek dizimi camın pervazına koyup dış kısımlarını da bir güzel sildim. Kendimi temizliğin kraliçesi gibi hissediyordum! Benim yaptığım temizlik genelde temizlikçinin gelemediği veya ara günlerde, üstünkörü bir hoşluk olur. Bu kez gerçekten bitirdiğimde temizlikçi yeni gitmiş gibiydi, ama ben de bitmiştim. Çok yorulmuştum, bunun garip olduğunu hissettim.
Çünkü normalde çok hareketli, yerinde durmayan, çok yürüyen biriyimdir. Tamam çok iş yaptım ama bu derece bir yorgunluk abartıydı. Bu aklıma geçtiğimiz hafta içinde yaşadığım başka bir yorgunluğu getirdi. Spor salonunu bırakıp, Nike Training'le evde spor yapmaya başlamıştım. 20 senedir spor salonuna giderim, yani kondisyonum iyidir. Yine de başlangıç için 'en kolay' egzersiz setini seçerek başladım. Harika zevk alıyorum, egzersizler çok çeşitli!
Başını yere dayıyorsun, bacaklarını havaya dikiyorsun, şınav çekiyorsun, mekik, hiç duymadığım egzersizler yapıyorsun mesela ağırlık kaldırıp onu kafanın etrafında gezdiriyorsun. Feci keyifli, çok hoşuma gitti fakat yine aynı sorunu yaşıyordum, aşırı yoruluyorum! Nike'ın aplikasyonu, her yarım saatlik egzersiz setinin sonunda 'Ne kadar yorucuydu?' diye soruyor. 1 en az, 10 en çok. Kendime hayret ederek 7'yi işaretliyorum. Neyse, diyorum, herhalde ara verdim spora ondan, toparlanırım. O 1 hafta içinde, yarım saatlik beni kan ter içinde bırakan, en az 10 dakikası zıplayarak geçen egzersizleri disiplinle tamamlıyorum.
Temizlik yaptığım pazar da, aynı haftanın son günü. Bu yorgunluk meselesi yine dikkatimi çekiyor. Üstelik bu sefer 'Ne kadar yoruldun?' diye soracak bir 'Haydi temizlik yapalım!' aplikasyonum da yok. Kendi kendime yorgunluk notuma 10 üstünden 8 veriyor, dinlenmek için kendimi koltuğa atıyorum. Kahve yapıyorum, hadi yine bir çılgınlık yapıp yanında bir de yorgunluk sigarası içeyim diyorum. Yok, yok! Dinlenme, en azından rahatlama hissi gelmiyor. Bu arada eşim eve dönüyor. Ona da diyorum, bittim! Kendini çok yoruyorsun diyor, ama olsun, ev tertemiz, bendeki mutluluk ve iç ferahlığı 10 üzerinden 10!
Fakat bu gün henüz sona ermedi. O gün, şehrin diğer ucunda, 1,5 saat mesafede oturan babamın evine, kuzenimin doğumgünü kutlamasına gideceğiz. Evet, yine doğumgünü! Arabaya atlıyor, yola koyuluyoruz. Yolda toparlıyorum, daha iyiyim. Babama gidiyoruz, sofra kurulmuş, oturuyoruz. Yaş ortalaması 80, kuzenim de 62 yaşına giriyor. Dolayısıyla kitleden sofra başı bir performans bekleyebilirsiniz ama durum öyle değil.
Babam sofrada oturulan yarım saatin sonunda, geçende aldığı devasa karaoke sistemini bangır bangır açıyor ve mikrofonu elime veriyor. Tüm yaşlılar dahil ortada, ellerinde balonlar, zıplamaya başlıyorlar. Nasıl bir dans etmek! Sesim güzel olduğu için şarkı söyleme işi bana düşüyor, seve seve! Ama 80'liklere söylenen şarkıları öyle TSM falan sanmayın. Hadise, Tarkan falan çalıyor, söylüyoruz. Söylerken hepsiyle ayrı ayrı zıplaya hoplaya dans ediyoruz, ben bir elimde mikrofon, coştukça coşuyor, bütün salonu koşuyorum. Tren mi olmuyoruz, halay mı çekmiyoruz, her şey var.
O kadar yoruluyorum ki terleyip üstümdekini çıkarıyorum, hava almaya bahçeye çıkıyorum. Tam biraz oturuyorum ki, geri çağrılıyorum. Çünkü sahne beklemez! Hadi, yeniden! Sonra, tekrar. Bu aralıksız dans ve yüksek müzik seremonisi 2 saat kesintisiz devam ediyor.
Akşam eve dönüyoruz, eşim diyor ki, 'Bugün kendini iyi yordun'. 'Olsun' diyorum, 'ama çok keyifli bir gün oldu. Hakikaten de, evim mis gibi, keyfim yerinde, mutlulukla uykuya dalıyorum.
Ertesi gün hayatım değişecek, ama henüz haberim yok.
Pazartesi günü, anneme çay içmeye gidiyorum akşamüzeri. Sohbet ediyoruz, uzun uzun konuşuyoruz. İki saatin sonunda, 'benim işlerim var artık kalkmam lazım' diyorum. Gerçekten de evde yetiştirmemi bekleyen tonlarca işim var, bir an önce bilgisayar başına geçmeliyim. Yalnız kalkmadan önce, anneme de son bir sohbet konusu olarak bahsediyorum:
-Anne, kaç gündür göğüslerim acıyor, hamilelik belirtileri arasında diye heyecanlanmıştım ama test yaptım, negatif çıktı, zaten midem de bulanmıyor.
Ve annem, günün akışını değiştirecek bomba cevabını veriyor:
-Benim de hiç midem bulanmamıştı, sadece göğüslerim acımıştı.
Bunun üzerine, testi ne zaman yaptın diye soruyor. Geçen hafta diyorum. Çok erken yapmışsın, onda çıkmaz, regl günün geçince yine tekrarla diyor. Regl günüm, o gün. Fakat henüz regl olmadım, ama her reglin başında olan kahverengi lekelenme olup olup durdu birkaç kere, aşırı hafif.
Annemden çıkıyorum, tam çıkarken fark ediyorum, tuvaletim var, girse miydim diyorum, ama ayakkabılarımı giymişim, çok üşeniyorum. Ev zaten 10 dakika mesafede. Evde girerim diyorum, annemi öpüyorum, çıkıyorum.
Eve giderken, yolumu biraz uzatıp, Rossman'a uğrayıp bir gebelik testi daha almaya karar veriyorum.
Daha Rossman'a giderken aşırı sıkışıyorum, felaket bir durum! Her an altıma yapacakmışım gibi! Geçen gün de aynı şey olmuştu, eşimi eve nasıl bir hızla götürüp tuvalete nasıl koştuğumu hatırlamıyordum! İşte yine dayanamıyordum, neyse, hızlı hızlı hareket edeyim diyorum. Rossman'a girip ışık hızıyla testi alıp çıkıyorum. Eve neredeyse koşacağım, apartmanın yanındaki cafenin tuvaletine mi girsem'i bile düşündüm! Neyse, kendimi sıkarak eve atıyorum! Hazır bu kadar çiş rezervine sahipken şu testi de yapayım diyorum.
Testi yapıyorum, ve 5 dakika beklemesi için banyodaki tezgahın üzerine bırakıyor, bilgisayarımın başına geçiyorum. Bilgisayarımı evden çıkarken açık bırakmıştım, hemen işlerimi yapacağım siteleri açıyorum. Çalışma dosyamı açıyorum. Birkaç dakika olmuşken 'Yahu ben başlamadan bir şey yapacaktım, ne yapacaktım?' diyorum. Gerçekten bir an hatırlayamıyorum. Aa diyorum, test! Bakıyorum, 3 dakika geçmiş. Banyoya gidip bir başka tek çizgili testi çöpe atmaya hazırlanırken, iki çizgi görüyorum!
Neeeeeeee, iki çizgi mi?
Evet, vallahi iki çizgi. Ama ikincisi aşırı soluk. Fakat bunu hem okumuş, hem yine bir arkadaşımda deneyimlemiştim. Hamileliğin en başlarında, ikinci çizgi soluk çıkabiliyor. Zaten testin üzerinde de yazıyor, 'İkinci çizgi çok soluk dahi olsa, hamilelik belirtisidir.' Size yardımcı olacağını ve yüreğinize su serpeceğini bildiğim için, fotoğrafını aşağıya koyuyorum :)
Geçen sene, çok yakın bir arkadaşım ve annemle yemek yiyorduk. Arkadaşım anneme dedi ki, siz bilirsiniz, test yaptım ama ikinci çizgi çok silik çıktı? Annem demişti ki, silik olabilir, ikinci çizgi varsa kesin hamilesin!
Hemen annemi arıyorum, heyecanla anlatıyorum. Diyor ki;
'Ay ben hiç anlamam o testlerden, bilmiyorum silik olunca nedir!'
Delireceğim! Ben mi yanlış hatırlıyorum, ama hayır, böyle bir anı yanlış hatırlanır mı!
Hemen o arkadaşımı arıyorum:
'Aa, tabii annen demişti, çok silikse bile mutlaka hamilesin demişti! Nasıl unutmuş?' diyor.
Muhtemelen psikoloji derslerinde bize okutmadıkları 'Anneanne şoku paralizasyonu:)' yaşıyor.
Tabii sonra yine en güvenilir arkadaşım Google'a dönüyorum, 'hamilelik testi ikinci çizgi silik' yazıyor, görseller'e basıyorum. 'Benimki böyle çıkmıştı ve hamileyim!' yazan bir sürü test fotoğrafı var. Bir gururlanıyorum! Fotoğraflardaki çizgi yoktan hallice! Kendi çizgim bir anda gözüme kalın ve afilli, güçlü bir çizgi gibi görünüyor! Oldu bu iş galiba!
Eşimi arıyorum, durumu alelacele anlatıyorum, heyecandan deliriyor.
Telefonu kapatıyorum, hemen bir şey yapmam lazım. Kimseye haber vermeden taksiye atlayıp en yakındaki hastaneye kan testi yaptırmaya gidiyorum.
Hastaneye giriyorum, sanki Allah görevlendirmiş gibi, herkes nasıl güleryüzlü, nasıl yarımdcı! Gitmem gereken her yerde sıfır kuyruk, işlerim ışık hızıyla halloluyor! Sigorta onayı bile hızlıca geliyor!
Uçarak laboratuara iniyorum. Kan alan kız da aynı şekilde, acayip güleryüzlü, çok şeker.
Heyecanımı anlıyor, ben ona soruyorum:
-Sonucu ne zaman gönderirsiniz?
-Normalde 3 saat içinde ama ben sizinkini en hızlı şekilde göndermeye çalışacağım, diyor.
Sarılıp öpülesi! Zaten eli de aşırı hafifti, kan aldırdığımı hissetmedim bile. Hastaneden çıkıp eşimi arıyorum, durumu anlatıyorum. Saat bu sırada 6. Yani en geç 9'a kadar sonuç gelecek.
'Yemeğe çıkalım' diyor.
'Tamam' diyorum 'Ama kutlama yapmıyor da olabiliriz, yarın mı çıksak?'
Sonra başka bir şey düşünüyorum:
'Yok çıkalım bugün tamam' diyorum. 'Sonuç pozitif gelirse, bebeği kutlarız. Negatif gelirse, ben de rakı söyler bir sigara yakarım, özgürlüğümüzün bitmeyişini kutlarız.' Bu plan ikimizin de çok hoşuna gidiyor.
Ben de çoğunuz gibi maillerini sürekli kontrol etme hali artık otomatik bir alışkanlık haline gelmiş biriyim. Yemeğe gitmek için elbisemi giyiniyorum, kapıdan çıkıyoruz, ben bekliyorum, eşim kapıyı kilitleyecek. O sırada gayri ihtiyari elimdeki telefondan get mail yapıyorum. Hastaneden mail gelmiş! diyorum eşime. Bir anda telefonun başına toplanıyoruz. Açıyorum.
Hastanedeyken tatlı hemşire kıza 'Sizin göndereceğiniz rapordan sonucu ben kendi başıma anlayabilecek miyim?' diye sormuştum.
'Anlarsınız, referans değerler yazıyor orada' demişti.
Test sonucumda 60 yazıyor. Tabii ki eşime de bana da hiçbir şey ifade etmiyor.
Yandaki referans değerlere dönüyoruz, HCG değeriniz 5'ten düşükse hamile değilsiniz diyor.
Hamile miyim?
Aşağıda detaylar var, değeriniz 5 - 70 arasındaysa 3 haftalık hamilesiniz! diyor. Paralize oluyorum!
Artık kan testiyle de kanıtlandı, HAMİLEYİM!
Hikayenin devamını sonraki yazıda anlatacağım. Ama bu yazının özetini zamanı az olup hikayeyi değil net bilgileri almak isteyenler için şuraya derleyeyim:
Yaşadığım hamilelik belirtileri:
-Regl gününden 1 hafta önceden itibaren göğüs uçlarında eşi benzerini görmediğim bir hassasiyet
-Tuvaletim geldiğinde çocuk gibi aşırı sıkışma ve altıma yapacak gibi hissetme
-Normalden daha çabuk yorulmak
Bu kadar! Bu nedenle SADECE bu belirtilerin olması da hamile olduğunuzun işareti olabilir.
Siz benim gibi zıp zıp zıplamadan, alkole sigaraya kendinizi bırakmadan bunu mutlaka aklınızda bulundurun derin :)
YAŞAMADIĞIM hamilelik belirtileri:
Google'ın ve büyüklerin rivayet ettiğine göre beklenen ancak benim hiç yaşamadığım belirtiler:
-Hiç midem bulanmadı!
-Gözlerim daha parlak olmadı!
-Göğüs uçlarım büyümedi ve kahverengileşmedi!
Kıssadan hisse:
-Herkesin hamilelik belirtileri kendine özelmiş, sizinki de benimki gibi az sinyal verebilir.
-Adet gününden bir hafta önce yaptığım test negatif çıktı. Sizin de arkadaşlarınız benimkiler gibi 'Oohoo, hamileysen her türlü, her zaman pozitif çıkar!' gibi bilgilerle sizi doldurduysa inanmayın. Regl gününüzde tekrar deneyin.
-İdrar testinde çok silik ikinci çizgi, hamilelik demektir. Denedim, gördüm.
-Kan testini benden daha hızlı okuyun: Kan testi sonucunuz size tek bir değeri gösterecek, HCG. HCG değeriniz 5'in üzerindeyse, hamilesiniz.
Henüz şu ana kadar deneyimlediğim ve size uzun uzun aktarmak istediğim birkaç yazı daha var; aldığım ürünler, hamile kalmaya karar verdiğim günden hamile kalana kadarki süreç gibi. Sonrası ise gerçek zamanlı ilerleyecek, yaşadıkça göreceğiz. Şu anda 4 hafta 3 günlük hamile olduğumu tahmin ediyorum, doktor muayenem 2 gün sonra!
Bir sonraki yazıda buluşmak üzere.
Hoşçakalın!
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÇok güzel anlatmışsınız hepsini atlamadan okudum. Çünkü bende en ufak belirti arayanlardanım göğüs ağrım aşırı var testim negatif çıktı ve sinirimden artık spora daha çok sarılabilirm dedim. Bende testi erken yaptım çünkü duramadım 😂
YanıtlaSil👏👏👏👏👍
YanıtlaSilMerhaba hanimlar cok guzel anlatmisiniz benimde hep silik cizgilerim var Kan degerim de 43,84 cikti benim daha erken hamileleik denildi ama simdiki yaptigim teslerde hep hafif hafif silik cikiyor sizce dusuk mu yapiyorum kan kahverengi akintim falan da yok